Antoni Gaudí: Olağanüstü Bir Mimar
Antoni Gaudí bir mimardan çok daha fazlasıydı. O, işleriyle ardında ustalığına ve duyarlılığına dair güçlü kanıtlar bıraktı. Kendine has ve mutlak bir tarzı vardı. Bundan dolayı şu an işlerinin çoğu UNESCO Dünya Mirasları Listesinde yer alıyor.
Gaudí’nin üç tutkusu vardı: doğa, sanat ve din. Tüm yeteneklerini bu üç alana adadı. Kendine ait bir hayatı yoktu, her şeyini işlerine ve inancına adamıştı.
Mimari anlayışı zamanına göre diğerlerinin ilerisinde olsa da, asıl değeri ölümünün ardından anlaşıldı. Günümüzde, tarihin en önemli mimarları arasında anılıyor. Bunun yanında, pek çok insan onun işlerini ders olarak okutuyor.
Sessiz Bir Çocuk: Antoni Gaudí
Antoni Gaudí’nin hayatıyla ilgili en kayda değer şeylerden biri zanaatkar bir aileye doğmuş olmasıdır. Ondan 5 jenerasyon öncesi bakır işleriyle uğraşıyordu. Babası, büyükbabası ve büyükannesi kazancıydı. Tarragona’da üzümlerin damıtılması için fıçı yapıyorlardı.
Gaudí, ailesinin kurduğu bu 3 boyutlu dünyadan, çocukluğunda onunla olan bu harika nesnelerden son derece etkilendiğini belirtmiştir. Onun için bükülmez ve büyük her nesne şekillendirilebilir nesneler olmuştur. Bu tutumundan dolayı, dünyaya eşsiz tasarımlar kazandırabilmiştir.
Gaudí’nin Reus’ta mı yoksa Riudoms’da mı doğduğu bilinmemektedir. Kendi de hayatı boyunca bu iki yerden birinde doğduğunu söylemiştir. Bildiğimiz şey, 25 Haziran 1852’de doğduğudur. Ayrıca çok kırılgan olduğu için ebeveynleri öleceğini düşünerek onu Katolik kilisesinde vaftiz ettirmiştir.
Antoni Gaudí hasta bir çocuktu. Bu yüzden, içine kapanık biri olarak büyüdü ve bu ona bol bol gözlem yapma fırsatını sağladı. Mimari tasarımlarında doğada da rastlanabilen organik nesneleri taklit ediyordu. Bundan dolayı, şablonlarda yer alan düz çizgiler yerine gerçek dünyadaki kıvrımları tercih etmiştir. Tüm bunlar kendine has bir tarza sahip olmasını sağlamıştır.
Farklı Bir Mimari
Ailesi Barselona’ya taşındıktan sonra Antoni Gaudí 1874 yılında Mimarlık Okulu’na girmiştir. Aynı yıl ilk tasarımını geliştirmiş ve mimari dünyasına dalmıştır.
1876’da annesini ve ağabeyini yitirmiştir. Annesi 57, ağabeyi ise yalnızca 25 yaşındadır. Ağabeyi tıp fakültesinden yeni mezun olmuştur. Bu vefatlar Gaudí’ye çok ağır gelir. Maddi yük ile birlikte, eğitimini tamamlamak için bir tasarımcının yanında yarı zamanlı bir işe girer.
3 yıl sonra kız kardeşi Rosa da vefat eder ve ardında Gaudí’nin ilgilenmesi gereken bir kız çocuğu bırakır. Gaudí aynı yıl daha sonraları çok iyi arkadaşı ve patronu olan Eusebio Güll ile tanışır. Bundan sonra da ününe ün katar.
Talihsizlik ve Zafer
Antoni Gaudí hayatı boyunca yalnızca tek bir kadını sever. O da bir nakış ustası olan Pepeta Moreu’dür. Moreu, Gaudí’ye bir mektup yazarak sipariş ettiği Cooperativa Obrera Mataronense bayrağının dikilmesinin çok zor olduğunu belirtir. Gaudí ona ilk görüşte aşık olur.
Ardından Gaudí her Pazar Pepeta’nın evinde yemek yemeye başlar. Genellikle küçük yeğeni Rosa’yı da yanında götürür. Sonrasında Pepeta’ya evlenme teklif eder ama reddedilir. Antoni Gaudí pek yakışıklı biri değildir. Hatta epey çirkindir. Bazıları Pepeta’nın onu “sümüklü bıyıkları olan biriyle” evlenmek istemediği için reddettiğini iddia eder.
Aynı yıl, 1883’te, ustalık eserini inşa etmeye başlar: Barselona’daki La Sagrada Familia. Bu dönemde ayrıca git gide toplumdan uzaklaşır ve daha da gizemli, dindar biri olur. Bunun yanında, kendini tamamıyla işine adar. Günde birkaç kez Katolik ayinlerine katılır, sağlığını tehlikeye atacak kadar çok oruç tutar.
Sonrasında babasını, yeğenini ve arkadaşı ve destekçisi Eusebio Güell’i de yitirir.
Antoni Gaudí 1926’da bir araba kazası geçirir. Yoksul görüntüsünden dolayı yetkililer onu hayırsever bir sağlık tesisine götürür. Gaudí buraya geldikten 3 gün sonra yaşamını yitirir. Ölümü, Barselona’da büyük bir yasa neden olur.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Ramírez, J. A. (1998). La metáfora de la colmena: de Gaudí a Le Corbusier (Vol. 13). Siruela.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.