Varoluşçu Psikoanaliz: Tecrübe Edene Kadar Hiçbir Şey Gerçek Değildir

Varoluşçu Psikoanaliz: Tecrübe Edene Kadar Hiçbir Şey Gerçek Değildir
Francisco Pérez

Yazan ve doğrulayan psikolog Francisco Pérez.

Son Güncelleme: 27 Aralık, 2022

Varoluşçuluğun babası Sören Kierkegaard: “Yaşam, çözülmesi gereken bir sorun değil, yaşanması gereken bir gerçekliktir.” demiştir. Varoluşçuluk, bireyin gerçeği ve gerçekte ne istediği ile ilgilenir. Varoluşsal psikoloji, II. Dünya Savaşından önce Avrupa’da doğan varoluşsal felsefeyle ile birlikte meydana gelmiştir. Bundan kısa bir süre sonra, Allport, Rogers, Fromm ve Maslow gibi tanınmış psikologların açıkça bahsettiği değerler ABD’ye kadar ulaştı. Öte yandan, varoluşsal psikoloji, hümanistik psikoloji üzerinde o kadar büyük bir etki oluşturdu ki bazı prosedürlerini ve temel yönlerini ondan aldı.

İnsancıl-varoluşsal modeller

Varoluşsal analiz, sözde insancıl-varoluşsal modellerin bir parçasıdır. Bu modellerin 60’larda Kuzey Amerika’da ortaya çıkışı, birçok etkinin sonucudur. Birincisi, varoluşçuluğun evrimi Kuzey Amerika alanında sosyal ve kültürel yansımalar ışığında değerlendirilmesi, Avrupa’nın bakış açısı ile değerlendirilmesine olanak sağlar. Bu bağlamda, akademik psikoloji alanı dışında da geliştirilmiştir.

Varoluşçuluk, davranış ve psikanalize karşı üçüncü bir güç olarak kabul edilse de, paradigmatik bir katmana sahip değildir. Günümüzde, insancıl-varoluşsal modeller, çoğunlukla ana akademik düşünce akımlarından ayrılmış bir dizi terapötik prosedür olarak kabul edilmektedir.

Dolayısıyla, bu modellerin ana öncülleri varoluşçuluk ve fenomenolojidir. Franz Betano’nun düşünceleri fenomenolojinin temelini atmıştır. Betano deneyime, ruhun aktif doğasına ve her psikolojik eylemin kasıtlı doğasına odaklanmıştır. Betano, fenomenolojinin ana temsilcisi Edmund Husserl’i oldukça etkilemiştir.

Husserl’e göre, eylemin ani deneyimi, olayların gerçek doğasını ortaya çıkarmasıdır. Bunun için “epoché” ya da fenomenolojik tutumu kabul etmek gerekir. Bu sayede, fenomeni en saf haliyle gözlemler, ne ön yargılar ne de (deneyimlerden önce) oluşturulmuş bir inanç ile bağlantılı hareket ederiz.

sartre insan üzerinde çalışıyor

Mevcut psikoterapi

Bu kavramın ana odağı varoluşsal fikirlerdir. J. P. Sartre’e göre, varlık özden önce gelir. Bu, insanların gelişmesi için insan olmadıklarını, bu ”insanlığı” kendilerinin bulması zorunda oldukları anlamına gelir. Sartre, insanı kökten özgür ve belirsiz bir varlık olarak görür, ancak insanın gerçekliği ile sınırlı olduğu için de, onsuz onu anlamlandıramayız. Sonuç olarak, varoluşsal fikirler insanları kendi kendine belirlemektedir.

“İnsan, kendi yaptıkları dışında başka bir şey değildir. Bu varoluşçuluğun ilk prensibidir.”

– J. P. Sartre

Ortega ve Gasset’ten alınan bu şu söz, varoluşsal analizin ana odağını ifade edebilir: yaşamak için her zaman bir şeyler yapmak zorundasınız (sadece nefes alsanız bile). Varoluşsal psikoterapinin amacı, hayatta yaptıklarımızın yapısını analiz etmektir. Biswanger bu yapıya “Dasein” dedi. Öte yandan Sartre, varoluşsal bir proje olarak adlandırdı. L. Martín-Santos, bu geleneği 1964’te İspanya’da geliştirdi. Ayrıca, M. Villegas da şu anda bunu yapıyor.

Villegas, varoluşsal psikoterapiyi “kişiler arası ilişki ve psikolojik analiz yöntemi” olarak tanımladı. Amacı, kişinin varlığını özgürce varsaymak ve geliştirmek için yeterli öz bilgi ve özerkliği teşvik etmektir.

Varoluşçu psikoterapi, bireyin dünyayı anlamak için uyguladığı değerleri (anlamlarını), anlamlarını ve inançlarını netleştirir ve bunların anlaşılmasını sağlar. Kendi varlığımızdan şüphe etmeye başladığımızdan beri, yaşam tarzımıza ilişkin varsayımları kanıtlar.

manzara izleyen erkek

İnsan-varoluşsal modellerde psikoterapi

Psikoterapötik bakış açısına göre, insancıl-varoluşsal modellerin en alakalı özelliği, birincil olay olarak acil deneyime verdiği önemdir. Bu, hem teorik açıklamaların hem de açık davranışın, deneyimin kendisine ve kişinin ona verdiği anlama bağlı olduğuna işaret eder.

Bu modellerin insan davranışının gönüllü, yaratıcı ve değerlendirici yönlerine vurgu yapması onların karakteristik özelliğidir. Bu genel özelliklerin ötesindeki temel kavramlar hakkında konuşmak zor.

Bunun için, anlamlı oldukları belirli teorilere bakmalıyız. Bu teoriler varoluşsal analiz, kişi merkezli yaklaşım, Gestalt yaklaşımı, işlemsel analiz, psikodrama ve biyoenerjetiktir.

erkek yukarı bakıyor

Psikopatolojik bozukluklar olarak var olan boşluklar

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, varoluşsal psikoterapinin temel fikri varoluşsal fikirlerdir. Bu psikoterapinin amacı, söz konusu fikri analiz etmek ve değiştirmektir. Psikoterapi, dışsal, fiziksel veya sosyal gerçekliği değil, insanı ve insanın algılarını değiştirmeyi amaçlamaz. Bunun sebebi, radikal bir şekilde, kontrol için daha büyük bir kapasitenin olduğu, kendine bağlı olan tek şeyin olduğunu varsaydığıdır.

“Yaşamın bir öncül anlamı yoktur… Bir anlam vermek size kalmıştır ve değer sizin seçtiğiniz anlamdan başka bir şey değildir.”

– J. P. Sartre

Amacı, bireyi kendine ait olma ve kendi kaderini tayin etmesi için uyandırmaktır. Bu, insanın bir noktada kendisi ile yüzleşmesi anlamına gelir.

Sıklıkla birey, radikal aşkınlığının ortaya çıkardığı sorunları çözmeye çalışırken, kendisini kaybolmuş ya da yabancılaşmış bulur. Dünyasının yapılarını analiz etmenin amacı, yabancılaşmanın yollarını ve noktalarını keşfetmektir, çünkü bu, deneyiminin alternatif bir yeniden yapılanmasını elde etmesinin yanı sıra, özgürlüğünün tamamen restore edilmesinin tek yoludur. Varoluşsal psikoterapiye göre, birey bunu tecrübe edene kadar hiçbir şey gerçek değildir.

Varoluşçu psikoterapi, farklı psikopatolojik bozuklukların gerçek olmayan varoluş biçimleri olduğunu düşünmektedir. Durgunluk ya da varoluşsal boşluklar, özgürlük kaybı veya yokluk. “Dünyada olmanın” mekanizmaları ya da olumsuzlukları ile mücadele etmektir (Villegas, 1981).

Sonuç olarak, varoluşsal psikoterapinin ne olduğu konusunda net bir açıklama yapmak kolay değildir, ancak yaşamdaki bireysel şemaları seçme ve inşa etme olasılığını teşvik eden kişisel bir analizi teşvik etmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Ayrıca, bireyin günlük yaşamını felsefi bir yaklaşımla çeşitlendirmek ve güçlendirmek ile ilgilidir.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Langdridge, D. (2013). Existential counselling and psychotherapy. Existential Counselling and Psychotherapy. https://doi.org/10.4135/9781473914773
  • Schneider, K. J., Galvin, J., & Serlin, I. (2009). Rollo May on existential psychotherapy. Journal of Humanistic Psychology. https://doi.org/10.1177/0022167809340241
  • Keshen, A. (2006). A new look at existential psychotherapy. American Journal of Psychotherapy.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.