Travma Hakkındaki Yanlış Fikirler ve Gerçekler

Travma Hakkındaki Yanlış Fikirler ve Gerçekler
Valeria Sabater

Yazan ve doğrulayan psikolog Valeria Sabater.

Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Travma hakkındaki yanlış fikirler, bu konuyu daha iyi anlamamızı sağlayan ilerlemeye karşın devam ediyor. İnsanlar kırılgandır, ama bazen ne kadar inatçı olabileceğimizi unutuyoruz. Viktor Frankl’ın söylediği gibi anormal duruma anormal bir tepki göstermek tamamen normaldir. Bu doğal cevap içimizdeki en güçlü ve en esnek özellikleri ortaya çıkarır.

Birçok psikolog ve psikiyatrist, hepimizin hayatımızın bir noktasında hiç de hazırlıklı olmadığımız travmatik bir olaya maruz kalacağımızı hatırlatıyor. Sevilen birinin kaybı, bir kaza, şok edici bir manzara, bir saldırı, doğal afet veya tıbbi acil durumlar yaşayabiliriz.

“Her şeye rağmen travmanın üstesinden gelme gücü, yenilmezlik ya da sosyal başarıyla ilgili değildir.”

– Boris Cyrulnik

Beynimizde güçlü bir izlenim yaratan durumlar vardır. Bu durumlar, beyinde korku ve alarm ile ilgili alanları uyarır. Bir anda her şey önümüzde dağılmaya başlar. Prefrontal korteks, düşünmemizi ve mantığımızın açık bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olan yapı gücünü ve çevikliğini kaybeder. Zihinsel odağımız daha bulanık hale gelir ve bizi acılı bir duruma sokuyor.

Pek çok okuyucumuzun bu tecrübeye aşina olması mümkündür. Travmatik bir olay yaşadığımızda, beynimizin aylarca iyileşemeyeceğini anlamak önemlidir. Travma sonrası strese dalmış yaralı bir beynin iyileştirilmesi zaman, çaba ve durumla başa çıkmak için doğru stratejileri gerektirir.

İşte travma hakkındaki yanlış fikirler ve gerçekler

travma hakkındaki yanlış fikirler

1. Travmatik bir olay hayatınızı mahvedebilir

Bir terapist bir istismar kurbanı, şiddetli bir saldırıya maruz kalmış veya sevdiği birini kaybetmiş bir kişiyle çalışan terapistler, genellikle şu ifadeyi duyar: “Bir daha asla mutlu olamayacağım”.

İlk başta bir kişinin travmatik bir olayı anlaması çok zordur. Zira, travmanın ikili bir doğası vardır. Bir yandan, inkar edilemez derecede yıkıcı bir doğa sergiler . Bununla birlikte, insanları dönüştürür ve onları güçlüklerle yüzleşmek için daha güçlü ve dayanıklı hâle getirebilir.

Acılarla yüzleşmek bize acı dolu bir yaşam vaat etmiyor. İyileşmek için gerekli kaynakları, desteği bulur ve çabayı gösterirsek, beynimizi yeniden programlayabiliriz. Yara asla tamamen iyileşemez, ancak daha az acı çeker ve sağlıklı bir yaşam sürmeye başlayabiliriz.

2. Travma tehdit edici bir olaydan sonra ortaya çıkar

Ruhsal Bozukluklar İçin Tanısal ve İstatistiksel El Kitabındaki travma tanımına bakalım. Kitapta travmanın “sevilen birinin ölümünün, gerçek bir tehdidin, saldırı, felaket, istismar veya kişinin hayatını tehdit eden hastalıklar gibi ciddi bir yaralanma deneyiminden sonra ortaya çıkan” bir durum olduğu belirtilmektedir.

Aslında, birçok sorun bu şekilde tarif edilebilir. Öncelikle travma, travmatik bir olaya “tepki” olarak ortaya çıkmaz. Tam tersine olayın kişi üzerindeki “duygusal ve psikolojik etki”sinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Üstelik bir olay, bazı insanlarda travmaya neden olabilirken başkalarını aynı şekilde etkilemez.

Şoke edici bir olay yaşandığında, travmatik tepki hemen görülmez. Travma, kişi hayatını ve gerçekleri sorgulamaya başladıktan sonra ortaya çıkar.

Örneğin, kanser teşhisi konmuş bir kişiyi düşünün. İlk başta bu haber kişinin kendisini yenilmiş hissetmesine ve travma yaşamasına yardımcı olabilir. Fakat birçok insan için en etkili şey, hastalığın kendisi değil, arkadaşlarından veya ailelerinden yeterli destek almamaktadır.

travma sonrası stres

3. Travma bir akıl hastalığıdır

Travma hakkındaki yanlış fikirler içinde en yaygın olanlardan bir ise travmanın zihinsel bir hastalık olduğuna inanmaktır. Oysa durum daha derindir. Kuzey Carolina Üniversitesinden psikolog Richard Tedeschi gibi birçok uzman, travma sonrası stres bozukluğuna odaklanmayı tercih ediyor.

Eğer travma “yara” anlamına geliyorsa, hasarlı bir şeye bakıyoruz demektir. Örneğin, bir kişi bir yerden düştüğünde ya da darbe aldığında vücudunda kırıklar oluşabilir. Bu nedenle, bir kişi psikolojik bir travma geçirdiğinde bu da bir tür kırıktır. Bu zihinsel yaralanma, o kişinin eski hâline geri dönmesini imkansız kılar. Travma geçiren kişi “psikolojik olarak yaralı” dır ve bu yaralanmalar ahlaki veya duygusal özellikte olabilir.

4. Eğer güçlü iseniz, travmayla tek başınıza mücadele edebilirsiniz

Yardım istemenin zayıflık olduğuna inanan bir toplumda yaşıyoruz. Her kim tıbbi yardım alırsa delidir. Güçlü insanlar hiç zorlanmadan her şeyle baş edebilirler. Oysa travmalar bizi bizi içeriden yıkar. Ne kadar “güçlü” olursa olsun hiç kimse, hayatını kırık bir ruhla, parçalanmış bir zihinle veya aşınmış bir kalple yaşamaya devam edemez.

Bu şüphesiz travma hakkındaki yanlış fikirler deyince aklımıza gelen örneklerden biridir. Unutmak, yüzleşmekten daha iyidir. Güçlü bir tutum tüm acıları ortadan kaldıracaktır. Bu fikirlere inanmayalım. Bunlar bizi çaresizlik ve çıkmaz sokaklara götürür.

travma hakkındaki yanlış fikirler

Sonuç olarak, travmanın yaşamımızı ele geçirmesine izin veremeyiz. Kendimizi travmadan kurtarma kapasitesine sahibiz. Daha saygın ve özgür bir varoluşu hak ediyoruz. Dünün yükü omuzlarımızda olmadan yaşamalıyız. Şu anımız ve geleceğimiz bulanık ve kafa karıştırıcı değil, su gibi berrak olmalıdır. Travma ile yüzleşmek için yardım alın ve iç gerçekliğinizin yara almış olduğunu kabul edin Tam bir yaşam sürmek için kendimizi dönüştürme ve iyileştirme yeteneğimiz var.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.