Narsist Aileler Duygusal Acılara Yol Açar

Narsist Aileler Duygusal Acılara Yol Açar
Valeria Sabater

Yazan ve doğrulayan psikolog Valeria Sabater.

Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Narsist aileler, çocuklarını duygusal acı çekecekleri bir ağa sürükleyen örümcekler gibidir.

Bu türden bir aile dinamiğinde, kendi gereksinimlerini herkesten önce tutan ve böylece mutlak gücü elinde bulunduran bir kişi her zaman vardır. Bu gücü, her seviyede kendisine özen gösterilmek, tanınmak ve onaylanmak amacıyla, başkalarını çıkarlarına alet etmek için kullanır.

Böyle işlevsiz bir ortamda yetişen insanlar, ailelerinin dışarıdan mükemmel göründüğünü, ama içeride tam bir cehennem yaşandığını söyler. Ve bu durumdan çıkmak da kolay değildir.

Her ailede gelişen bağların kendine özgü bir yapıları olsa da, hala bazı ortak önemli şeyleri paylaşırlar.

Narsist ailelerin en baskın özelliği, çok özel ama bahsi hiç geçmeyen kuralların varlığıdır. Bu kuralları, bir kişinin etrafında döner ve başkalarının haklarını ve düşüncelerini hiçe sayar.

Bu nedenle, çocukların ebeveynleri ile duygusal bir bağının olmaması gayet normal bir durumdur. Ebeveynleri onlara hor gözler ile bakıp, sessizliği ve kötü muameleyi bir ceza olarak uyguluyorlar.

Sağlıksız aile dinamiği ile ilgili gerçekler, sık sık aile ağacını ‘budayarak’ susturulur.

Aslında, bir çocuk yetişkinliğe adım atar atmaz, bu zararlı ortamından ilk fırsatta kaçacağı için, ailelerini terk ederek “kötü çocuk” olarak adlandırılır.

Narsist bir ailede yetişen çocuklar, istismar, duygusal eksiklikler ve yaşadıkları psikolojik zararı kabul etmede zorlanırlar. Diğer insanların gözünde ise, mükemmel bir aileye sahiptirler.

kızlar elleri ile ipe tutunuyorlar

Günah Keçileri

Sara 20 yaşında ve üniversitede psikoloji okuyor. Ailesiyle birlikte yaşamayı bırakalı bir yıl oldu ve şimdi hayatına yeniden başlamak, bir bakış açısı kazanmak, dağılan parçalarını yeniden bir araya getirmek, geçmişinin üstesinden gelebilmek ve artık tüm acıları geride bırakmak istiyor.

Yaraları, içinde büyüdüğü ve ebeveynlerinin iktidar mücadelesi oyununun oynadığı narsist ailesinden geliyor. 

Babası, bir tür kişilik bozukluğundan muzdaripti. Bunu, şu an okuduğu derslerden anlıyor. Ancak babasının içinde yaşadığı aile biçimi, bu rahatsızlıkla bile gücünden bir şey götürmediği için, hiç kimse, profesyonel yardım almasını teklif dahi edemedi.

Annesi de, babasının bu durumuna katkı sağlayan bir başka etmendi ama aslında o da bir başka kurbanıydı. Eşinin tüm ihtiyaçlarını karşıladı ve hiçbir zaman ona sınırlama getirmedi.

Sara ise, narsist babasının hayata bakış açısının günah keçisiydi. Yani babasının hayal kırıklıklarının, başarısızlıklarının ve öfkesinin semeresini Sara çekiyordu.

Ancak ablası ise ailenin ‘altın çocuğuydu’. Babası onu tıpkı kendisi yetiştirdi. Ve bir nedenden dolayı, Sara’dan daha yetenekli olduğunu düşünüyordu. Bu ayrım, Sara’yı o kadar etkiledi ki, bir şekilde kusurlu olduğunu düşünmeye başladı.

Her ne kadar, günah keçisi narsist ailelerdeki en istenmeyen karakter olsa da, ‘altın çocuk’ da tam olarak arzu edilen bir konum da değildir. Bu tür yüksek beklentiler, bu çocukların er ya da geç bir şekilde acı çekeceklerini garanti altına almaktadır.

kız üzülmüş ağlıyor

Narsist ailelerin ortak özellikleri

Bu aile tablosunun bir parçası olduğunuzda, çocukların akıl sağlığı üzerinde sağlıksız bir etkisi olan birçok yıkıcı emri, düşünce modelini ve düşünceyi içselleştirdiği için, kaçmak kolay değildir. İşte narsist ailelerin birkaç ortak özelliği:

  • Ailende her şey güllük gülistanlık gibi davranıp, arkadaşlarınıza neler olup bittiğini anlatmıyorsunuz. Narsist aileler imajları ile ilgili çok takıntılıdırlar. Aslında, sürekli söyledikleri bir şey “hiçbir sorunumuz yok, biz mükemmel bir aileyiz” gibi cümlelerdir.
  • Tamamen yetersiz ebeveynler. Bir ebeveynin normal bir ailede oynadığı rol, çocuklarının güvenliğini sağlayıp, onları sevgiyle eğitmek ve duygusal açından beslemektir. Narsist ailelerde, çocuğun bir sorumluluğu vardır: ebeveynlerini yetiştirmek.
  • Etkili iletişim eksikliği. Narsist ailelerde en yaygın iletişim türü üçgenleşmedir. Başka bir deyişle, iletişim asla doğrudan değildir ve gerginliğe ve güvensizliğe dayanan pasif agresif davranışlar sergiler. Örneğin, Sara söz konusu olduğunda, her bir emir, arzu ya da babaya yöneltilen yorum, annesinden gelir. Babası, Sara’nın itaat etmesini sağlamak için, annesini kullanır.

Narsist bir aile ortamından nasıl çıkılır?

Huckleberry Finn’de Mark Twain, ailemizden gelen yaraların, bizi tanımlamasına izin vermemize gerek olmadığını yazmıştır. Kalbinizin bir köşesinde her zaman için canlı ve mutlu bir parça saklıdır ve bu sizi hiçlikten mutluluğa götürebilir.

Kendinizi bu çorak ve zehirli çevreden uzaklaştırmak için aşağıdakileri dikkate alın:

  • Narsist bir aile geçmişine sahip insanların genellikle kolayca değişmediğini anlayın. Bu sorunu çözmek için bazı yöntemler var ama çok azı bu adımı adım atıp, bir şeylerin yanlış olduğunu itiraf ediyor.
  • Narsist aile üyelerinizin yapabileceği şey için kendinizi suçlu hissetmemeye çalışın. Bilişsel koruma stratejilerini kullanın, böylece Sara’nın, kendine dair hiç olumlu bir şey olmadığı gibi düşüncelere kapılmazsınız.
  • Duygularınızı bir narsist ile konuşmak işe yaramaz. Muhtemelen sizi daha fazla incitirler. “Ne dediğini anlıyorum, ama sana izin vermeyeceğim…”, “bunu demeye hakkın yok”, “bu saatten sonra böyle konuşma” gibi cümleler ile kesin olarak sınırları belirleyin.
  • Ailenizde veya sosyal çevrenizde sizi anlayabilen ve destekleyen insanlar bulmaya çalışın.
  • Kendiniz ile narsist aile üyeleri arasına bir mesafe koyun. Bu, onlarla olan bağlarınızı tamamen kesmeniz gerektiği anlamına gelmez. Ancak hangi durumları yönetebileceğinizi ve aile üyelerini ne sıklıkla görmek istediğinizi açıkça anladığınızdan emin olun.
kadın manken kafalarına bakıyor

Duygusal ilkelerin çarpıtıldığı bir ortamda yaşamak sadece sağlıksız olmak ile kalmaz aynı zamanda çocuklar için de dayanılmaz bir hale gelir.

Bu çocuklar birer yetişkin oldukları zaman, insanlara hayır demek ya da sınırları belirlemek gibi bir yeteneğe sahip olma eğitimi pek göstermezler. Kendi arzularını ve ihtiyaçlarını ifade etmekte zorlanıp, herhangi bir şeye karşı tahammül etme eşikleri çok düşük olur.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.