Hayatımızı Acılaştıran 11 Bozukluk

Hayatımızı Acılaştıran 11 Bozukluk

Son Güncelleme: 08 Aralık, 2017

Hepimiz dünyayı olduğu gibi işlediğimiz hissine kapılıyoruz. Duygularımız ve zihnimizin bozukluklar yarattığını anlamak kolaydır ama bu bozukluklardan vazgeçmek zordur.

Algımızı bozduğumuz pek çok durum vardır. Bu normal olsa da bozuklukların, ruhsal bir hastalık söz konusu olduğunda arttığı ya da kötüleştiği de doğrudur. Buna örnek olarak depresyon rahatsızlığını verebiliriz.

Başka bir deyişle, bu hatalı bilişsel bozukluklar bizi bilişsel üzüntüye, depresyona karşı savunmasız kılar. Bu durumlardan sık sık muzdarip olan insanlar, genelde düşük öz güvene sahiptir.

İsterseniz şimdi zihnimizin gerçekliğe ilişkin oluşturduğu 11 bozukluğa göz atalım ve bunların ne olduğunu, nasıl ortaya çıktığını görerek neden ortaya çıktıklarını açıklayalım.

Zihnimizin gerçeklikle ilgili olarak oluşturduğu 11 bozukluk 

Bilişsel bozukluklar, her şeyi olduğu gibi görmekten bizi alıkoyar. Yani sadece tek bir yönüne odaklanarak gerçekliği deforme eder.

  • Aşırı genelleştirmeİzole bir gerçeğe odaklanarak genel ve evrensel bir kural yaratırız: “Bugün bana ilgi göstermediler, benden kimse hoşlanmıyor.”
  • Keyfi çıkarım: Hiç sebebi yokken bir sonuca atlamak: “Bana bakmadılar çünkü çirkinim,” ya da “Çalışsam bile kalacağım bu sınavdan.”
  • Evrensel etiket: Kendimizi kesin olarak tanımlamak yerine otomatik bir şekilde yerici etiketler kullanmak: “Korkağın tekiyim aptalım, umutsuz vakayım, zayıfım …”
  • Kutuplaşmış ya da ikili düşünce: Orta yol olmaksızın bir şeyi aşırı uçlara götürmek: “Her şey mükemmel olmalı yoksa hiçbir işe yaramaz.”
  • Kendini suçlamak: Kendi hatamız olmayan şeyler yüzünden sürekli olarak kendimizi suçlamak: “Otoyoldan o kadar çabuk çıkmasaydım, yol daha aydınlık olurdu ve kaza olmazdı.”
siste küçük kız
  • Kişiselleştirme: Herşeyin bizimle ilgili olduğunu sanmak. Hayatımızla hiçbir ilgisi olmayan başka insanların durumları söz konusu olsa bile: “Rosa her zaman ne kadar güzel gözüküyor, bir de bana baka pasaklının tekiyim.”
  • Akıl okuma: Başkalarının düşündüklerini ve neden öyle davrandıklarını bildiğinizi sanma: “Aptal olduğumu düşünüyor.”
  • Kontrol yanılgısı: Her şey için tam sorumluluk sahibi olduğunuzu ya da hiçbir şey üzerinde kontrolünüz olmadığını düşünüyorsunuz: “İşler benim yüzümden ters gidiyor,” “Durumu değiştirmek için elimden bir şey gelmez.”
  • Duygusal akıl yürütme: Her şeyin tam da hissettiğiniz gibi olduğunu sanmak: “Öleceğim,” “Bütün dostlarım beni terk edecek.”
  • Seçici soyutlama: Pozitif her şeyi göz ardı ederek sadece negatif olana odaklanmamıza neden olan zihinsel filtre: “O önemli sınavı geçtim çünkü şanslıydım.”
  • Maksimizasyon ve minimizasyon: Yaşanan olaylar ya çok abartılır ya da gerçek kanıtlara rağmen hiç önemsenmez. Mesela bizimle ilgili pozitif olayların önemini bir kenara atmak, minimizasyona örnektir: “Bana evlenme teklifi etti ama herhangi birine aynı teklifi yapardı.”

Bu bilişsel bozuklukların açıklaması

Beck’in depresyon teorisindeki temel unsurlar şema, otomatik düşünceler ve biraz önce bahsettiğimiz bilişsel bozukluklardır.

Bilişsel şema, gerçekliğe ilişkin sanı ve temel inanışlardır. Otomatik düşünceler ise mantıklı olarak yaşanılan akıl dışı, yetersiz ve istemsiz yansıtmalardır.

Son olarak, bilişsel bozukluklar bilginin işlenmesi sırasında ortaya çıkan sistematik hatalardır. Dolayısıyla, hatalı biliş, kişinin rahatsızlığında merkez unsurdur.

Bu şemadaki her şey çocukluk döneminde oluşturulmuştur ve kişinin bir parçasına bağlanan yetişkin yaşamındaki stresli bir olayla etkinleştirilebilir. Etkin hâle geldikten sonra her şeyi negatif şemayla işleriz ve bu da bilişsel bozukluk ve otomatik düşüncelerin ortaya çıkmasına sebep olur. İşte bu noktada depresyon belirir: kendime, dünyaya ve geleceğe dair negatif bir gözle bakmak. 

çiçek tarlasında iki kız

Bu kavramları açıklığa kavuşturmak için bir örneğe bakalım:

Mary, çocukluktan beri annesinin babası tarafından istismara uğrayıp kötü muamele görmesine şahit olmuş bir kız. Diğer yandan, annesi ona bunun normal olduğunu çünkü evlenince bütün erkeklerin aynı şekilde davrandığını söylemiş.

Mary bunu kabul etmiştir ve erkeklerle ilişki söz konusu olduğunda negatif bir şemaya sahip olacaktır. Bu şemanın ortaya çıkmasına sebep olacak stresli bir durum yaşarsa, şema aktive olacaktır. Yıllar sonra erkek arkadaşı ona bağırır ve “bütün erkekler istismarcıdır” şeması, otomatik olarak aktive edilir.

İşte o andan itibaren bütün bilgiler bu şema tarafından işlenir ve partnerinin ne yaptığına bağlı olarak otomatik düşünceler ortaya çıkacaktır. “bana verdiği zarar benim yararım için,” gibi düşünceler. Bilişsel bozukluklar, Mary bu bilgileri duygusal mantık yürütme şeklinde işlediğinde aktive olacaktır: “Ölecek gibi hissediyorum ve bunu durduramayacağım.”

Bütün bunlar, Mary’nin zihninde depresyon BİLİŞSEL ÜÇLÜsünün aktivasyonuna katkıda bulunacaktır: kendine ve geleceğe dair negatif bir bakış açısı.

Depresif şema, düşünceler ve biliş unsurlarını nasıl düzeltebiliriz? 

Bilginin bu şekilde işlenmesiyle ortaya çıkmış depresyonu düzeltmenin en iyi yolu, “Beck’in Depresyon İçin Bilişsel Terapi” yöntemine başvurmaktır.

Beck’in Bilişsel Terapisi eğitim aşaması, beceri eğitimi aşaması ve gerçek yaşama uygulamayı içeren çok bütün bir terapidir. Kişiyi depresyon kuyusunda boğan o hatalı bilişsel unsurları kırmak için pek çok teknik kullanılmaktadır.

Bu tekniklerden bazıları kendinize yeniden güvenmek, farklı yorumlar aramak, şemaya dair kanıtları sorgulamak ve sürekli yaptığımız felaket tahminlerine cevap bulmaktır.

Bu terapide hasta- terapist ilişkisi, çok önemlidir. Ayrıca bu tedavi bilhassa davranışsal özelliğe vurgu yaptığı için çok etkilidir. Kendimizi kötü hissetsek ve bu bilişsel bozukluklar devam etse bile bir şeyler yapıp kendimizi aktive etmek, güzeldir. Er ya da geç, hedeflerimize ulaşmak için bize hareket ve teşvik veren enerji sayesinde hepsi çökecektir.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.