Dünya Takdirimizi Hak Eden Anlamlı Detaylarla Dolu

Dünya Takdirimizi Hak Eden Anlamlı Detaylarla Dolu
Valeria Sabater

Yazan ve doğrulayan psikolog Valeria Sabater.

Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Bazı insanlar bakar ama görmez. Bazıları işitir ama dinlemez, dokunur ama hissetmez. İşte bu yüzden hayatın anlamlı detaylarını ve inceliklerini takdir etmeyi bilen insanları tercih ediyorum.

Gözlem yapmayı ve iç yolculuğa çıkmayı bilen insanları seviyorum. Çünkü amaçlılığı heyecanla birleştirmek çok daha eğlenceli kılar hayatı.

Antropologlar ve psikologlar, gözlemin insanlığın ayakta kalmasını sağlayan temel unsur olduğunu söylemektedir. Ne var ki evrimimiz süresince dikkat dağılımının tanımladığı bir noktaya ulaştık.

Her birimiz, hislerimizi göz ardı ederken uykumuzdan da olarak hiç durmak bilmeyen aşırı uyarılmış bir toplumun parçasını oluşturuyoruz. Karşımızda duranın kim ya da ne olduğunu görmeksizin her şeyi yapmak istiyoruz.

“Düşünmek kolaydır, yapmak ise zordur. İnsanın düşüncelerini eyleme koyması ise dünyanın en zor işidir.”

– Goethe

Uzmanlar, iyi gözlemciler olmamış olsaydık türümüzün muhtemelen yok olmuş olacağını söylüyor. Atalarımız tehlikeleri ve bunun yanında da faydalı şeyleri algılamak için bütün hislerini kullanmıştır. Çevremizin her detayını yakalamak için işitme görme ve koku duyularımızı çok iyi kullandık.  … Hiçbir şey kaçmadı gözümüzden.

Fakat bugün çoğumuz tembel gözlemciler olduk. Yolda yürürken ne işitsel ne de görsel işaretler başımızı yukarı kaldırmamıza yetiyor.

Yalnızca tehlikeyi algılamamakla kalmıyoruz, bazılarımız hayatı oluşturan anlamlı ayrıntıları ve muhteşem incelikleri de es geçiyor.

kafede oturanlar

İyi bir gözlemci basit detaylardan fazlasını görür

Anlamlı ayrıntılar dünyamızda küçük bilgi kırıntıları gibidir. Bir jest, bir bakış, ses tonu, ışıktaki değişiklik eğimli duran bir resim, bir çiğ tanesini içen küçük böcek … Bütün bu ine detaylar, görüş alanımızdadır. Ama belki istemediğimizden belki de zamanımız olmadığından onları takdir etmesini bilmeyiz.

Ayrıca unutmayalım ki “görmek, bakmak ile aynı şey değildir.” Bunu daha iyi anlamak için yukarıda verdiğimiz Edward Hopper‘ın tablosuna bir bakalım.

Bazıları hiçbir şey fark etmeksizin ve takdir etmeksizin birkaç saniye bu resme bakacaktır. Diğerleri ise niyetle bakacaktır bu esere.

Ne göreceklerine karar vererek tablonun ruhunu yakalayacak, anlamlı detaylarını okuyacaktır. Esasen kendilerini de resmin içinde görecek noktaya kadar bu eser “üzerine kafa yorma” yoluna gideceklerdir.

İyi bir gözlemci, yani gerçekliği aşan bir kişi, Hopper’ın bu tabloyla iletmeye çalıştığı  ince yapbozu algılayacaktır.  

Bir restoranda oturmuş iki kadını görürüz. Tuhaf olan şu ki bu kadınlar birbirine çok benzemektedir, ön taraftaki kadının hareketi de buna dâhildir. Neden mi? Karşısındaki genç kadın onun doppelgänger’ı, dublörü yani “diğer benidir”.

“Görme” eylemi, farkındalığın ilk adımıdır. Eşyaları, nesneleri ve insanları ayırt etmemize yardım eden o küçük “bendir”. Gel gelelim uyanmamızı sağlayan, ruhuyla temasa geçip özünü yakalamamız için bize fırsat sunan ise “bakma” eylemidir.

mavi yeşil göz

İlginçtir ki  enneagram testi, bir “gözlemci” kişiliği içerir. Bu, meraklı ve yenilikçi bir kişilik olarak tanımlanır. Kendi yargılarını yapmak için kendilerini pek çok şeyden uzaklaştırmayı başarırlar. Ayrıca bağımsız, kavrayışlı ve basit kişilikleri vardır.

Dünya, hayranlığımızı hak eden anlamlı detaylarla dolu

Günümüz toplumunda görüyor ama bakmıyoruz. Rutin, mekanik ve kimi zaman da takıntılı bir hâlde telefonlarımızın ekranlarında parmaklarımızı gezdirip duruyoruz. Televizyon karşısına oturup bize atılan her şeyi emiyoruz.

Bazen yaşamımızda da aynı şey gerçekleşir. Görür ve nefes alırız ama yaşamayız, en azından gerçekten yapabileceğimiz şekilde yaşamayız: sonuna kadar açık gözler ve açık bir kalple yaşamak.

“Bilgelik, hayretle başlar.”

– Socrates

Bu konu üzerine yazılmış en ilginç kitaplardan biri Ferrán Ramón Cortés’in kaleme aldığı “Gözlerinizle Dinleyin” (“Escuchar con los ojos”) dir.

Bu kitapta daha sade olmamızı öneriyor yazar. Bir adam, en değerli iş arkadaşlarından birinin işten ayrıldığına şahit olur. Kahramanımız bunun nedenini anlayamaz ve 5 sene o kadınla çalışmış olmasına rağmen aslında onu hiç tanımadığını fark eder.

Bunun üzerine sosyal becerilerini geliştirmeye karar verir. Fotoğrafçılık dersi almaya ve hayatını daha iyi anlayabilmek için nesnelere daha iyi bakmayı öğrenmeye başlar. Detayları yakalamayı, aşmayı ve nasıl düşüneceğini öğrenmeye koyulur.

“Soğan katmanlarını” tek tek soyarak insanlara özgünlükle ulaşmak istemektedir.

camdan bakan kadın

Sonuç olarak, hepimiz günlük yaşamımızda iki seçenekten birini tercih edebiliriz: hayatı görmekle yetinmek ya da gerçekliğimize yakından bakmak, aktif bir katılımcı olmak.

Bunların yanında daha faydalı bir üçüncü seçenek vardır, gerçi bu daha fazla zaman ve irade gerektirir. Bu seçenek, hayatımız üzerine kafa yormak”tır, eşyanın ruhun dokunmak ve pek çok gizem ve bilinmezliğin içine dalmaktır.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.