Logo image
Logo image

Depresyon ve Anksiyete, Zayıflık İşareti Değildir

3 dakika
Depresyon ve Anksiyete, Zayıflık İşareti Değildir
Son Güncelleme: 16 Mayıs, 2017

Depresyon ve anksiyete, zayıflık işareti değildir. Kişisel bir seçimin sonucu da değildir. Bu zihinsel hastalıkların bize eşlik edip etmemesine kendimiz karar veremeyiz.

Hayır. Duygusal sorunlar böyle işlemez. “Kendimi kötü hissediyorum. Gidip bir üzüntü veya endişe kuyusuna kendimi atayım. Bakalım, boğulacak mıyım?” demeyiz. Bunlar hassas ya da ruhen zayıf olmanın göstergeleri değildir. Vazgeçtiğimiz ya da umursamadığımız anlamına da gelmez.

Aksine, bunların mücadeleye işaret ettiğini, rahatsız ve acılı kişisel durumlarla savaştığınızı ve kayıplar, kötü tecrübe ve belirsizliklerle başa çıkmaya çalıştığınızı gösterdiğini söyleyebiliriz.

Some figure

Depresyon ve anksiyete, kişisel seçim değildir

Bu, hepimizin başına gelebilir. Bir gün bir de bakmışsınızdır ki her şey eski anlamını yitirmiştir, sizi cesaretlendirip motive eden hiçbir şey yoktur, sabahları yataktan zor çıkarsınız ve çok üzgün ya da sinirli hissedersiniz kendinizi.

Ya da birden hızlı nefes almaya başlar ve hayatla ‘hızlı ve kolay’ bir şekilde başa çıkamaz hale gelirsiniz. Bir şekilde şartlar sizi bunaltmıştır, güç ve arzunuz kalmamıştır. Bu durum gelip geçici olabilir ya da hiç geçmeyebilir.

Sonunda günlük hayatla başa çıkmanıza engel olan derin bir üzüntü ya da aşırı endişenin ‘işgaline uğradığınızı’ onaylaması için bir uzmanla görüşmeniz gerektiğini düşünürsünüz.

Belki de çok büyük bir kişisel kayıp yaşamışsınızdır ve birden bardak taşınca çaresizliğe kapılırsınız.

Some figure

Bunun sonucunda endişe, depresyon ya da akıl karışıklığıyla karşı karşıya kalırsınız. Başkalarından kaçar, evden çıkmak istemezsiniz. Önceden başarılı olduğunuz şeyleri artık yapamıyor gibi hissedersiniz.

Böylelikle her şey korkunç bir hâl alır ama bu durumdan çıkış vardır. Bu noktada yaşadığınız duruma duygusal anlamda uyuşan ve size yardımcı olan bir açıklamada bulunacak bir uzmana ihtiyacınız vardır.

Bu süreçte en önemli adımları izlememiz çok mühim: duygusal durumumuzu dengelemek ve düşüncelerimizi ‘iyileştirmek’ için psikolojik destek istemek.

Bizi boğan yorumlar

Depresyon ya da anksiyeteden muzdarip olduğumuzda çevremizle ve etrafımızdaki insanlarla olan ilişkimiz değişir. Bu hiç kimse için rahat bir durum değildir. Kiminin size karşı eleştirel olduğunu ve destekte bulunmadığını hissedebilirsiniz. Yanlış anlaşılmalar ya da kötü niyetli yorumlarla uğraşmak zorunda kalabilirsiniz.

Böylesin çünkü böyle olmayı kendin istiyorsun“, “Haydi, kalk yerinden, bir şeyler yap“, “Tembelin tekisin“, “Böyle aptalca davranmak için çok yaşlısın artık“, “Ağlama, kötü bir şey yok ortada“, “Korkağın tekisin“, “Hayatla bir kez yüzleş ve şu saçmalıkları bırak“…

Bütün bu yorumlar, üzüntüyü perçinler. Anlayışsızlık ve hayata karşı endişe duygusunu artırır. Bu yorum ve tavırlar, zihnimizi kirleten negatif düşünceleri artırır. Sonuç olarak, zihnimiz iyice kararır.

Some figure

Elbette bu durum, dolaylı bir şekilde alışkanlıklarla yaşama ve hayatı soyutlamaya yol açabilir ve bizi bu tuzağa düşüren kısır döngüyü güçlendirebilir. Başka bir deyişle, durumumuza açıklık getirmek ve bu konuda doğru bilgi sahibi olmaktan ziyade, içinde bulunduğumuz atmosfer giderek bulanık ve kısıtlı bir hâle gelir.

Günümüz toplumunda psikolojik ve duygusal acı konusunda çok büyük bir yanlış anlama var ve bu durumdaki kişilere karşı zalimce davranılmakta. Hakikaten, psikolojik sağlık meselelerine karşı kayıtsızlığımız ve hor gören yaklaşımımız, son derece korkutucu.

Nasıl ki iltihap kapan ya da durmadan kanayan bir yarayı, devamlı ve şiddetli bir mide ya da baş ağrısını ihmal etmiyorsak, psikolojik acıyı da görmezden gelemeyiz.

Duygusal yaralarımıza hak ettikleri önemi vermeliyiz, çünkü psikolojik sıkıntılar için de çare ve destek gereklidir.

Some figure

Başka bir deyişle, kendimiz bu işi üstlenme riskini almadığımız için zamanın bizi iyileştirmesini bekleyemeyiz. Her anın keyfini çıkararak bu sorunları yaşamamayı seçebilseydik ve hep iyi hissedebilseydik kendimizi keşke. Fakat bu durumdan kaçamayız ve elbette, hiç kimse bu tehlikeden uzak değildir.

Bunu ne kadar çabuk anlarsak, kendimize hak ettiğimiz şekilde bakmayı ve sorunu kötüleştirmemeyi öğreniriz.