Aşırı Zeki Olmak: Konuşmadığımız Karanlık Tarafı

Aşırı Zeki Olmak: Konuşmadığımız Karanlık Tarafı
Valeria Sabater

Yazan ve doğrulayan psikolog Valeria Sabater.

Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Aşırı zeki olmak her zaman başarıyı veya mutluluğu garanti etmez. Yüksek IQ’nun konuşmadığımız başka bir yönü vardır. Böyle yetenekleri olan bir kişinin belirlediği varoluşsal öfke, sosyal izolasyon, duygusal sorunlar ya da yüksek hedeflere ulaşamamaktan ötürü duyduğu sürekli bir memnuniyetsizlik vardır.

Bazı insanlar, zekanın bilgelikle aynı olmadığını söylemektedir ve ikincisi IQ’su 120-130’un üstünde olanların çoğunun (hepsinin değil) eksiklik yaşadığı bir konudur.

Bu nedenle, büyük yeteneklere sahip insanlar alanında en tanınmış uzmanlardan biri olan psikoterapist Jeanne Siaud-Facchin, hiçbir şeyin bu insanların beyinleri kadar paradoksal olamayacağını açıklıyor.

“Ben mükemmel bir hayat yaşamak istiyorum. Mükemmel yaşamanın tek yolu, inzivaya çekilmektir.”

– William James Sidis

Çok zeki olmak belirli bir kırılganlığı beraberinde getirir. Bir kerede binlerce fikir üretecek bir zihin türüdür bu. Hızlıdır, özgündür ve – sadece saniyeler içinde – sonsuz akıl yürütme ve kavramlar üretebilme yeteneğine sahiptir.

Bununla birlikte, her zaman bu kadar çok bilgiyi yönetmeleri mümkün değildir. Bilişsel dünyaları o kadar büyük bir kapasiteye sahiptir ki, tek bir uyaran nöronları anında uyarmaya yeter ve birçok düşünceye şekil verir. Ancak gerçek şu ki, her zaman somut hatta doğru bir cevap vermeyi başaramazlar.

Bütün bunlar hayal kırıklığı ve şaşkınlık yaratabilir. Yüksek yetenekli bir kişi veya çocuğa hayat her zaman harika ve kolay değildir. Kimse onlara sofistike beyinlerini nasıl kullanacaklarını anlatmamıştır, bu yüzden bilgi için istekli olurlar ve fikir açısından üretkendirler.

Aslında, yaşam, 180’in üzerinde bir IQ’su olan insanlar için çok daha karmaşık hale gelir. IQ’su 250 olan dünyanın en zeki adamının hikayesinde de görebileceğiniz gibi, hayatları gerçek bir trajedi haline gelebilir.

beyin görseli

Aşırı zeki olmak, paradoksal bir hediye

Üstün zekalıların saygı gördüğü bir toplumda yaşıyoruz. Benzersiz yeteneklere ve kabiliyetlere sahip insanlar tarafından büyüleniyoruz, belirli bir bilim, sanat, spor alanına hakim olanlara hayranlıkla bakıyoruz… O kadar ki, anne ve babaların çok yüksek bir IQ’ya sahip olan bir çocuk istemeleri konusunda bir eksiklik yaşamıyoruz. Çünkü yüksek zekanın başarı ile eş anlamlı olduğu fikri günümüzde hala fazlasıyla mevcut.

Öte yandan, çocukların kendileri de hiçbir şeyin “çok akıllı olmak” kadar müthiş olamayacağına inanırlar. Bundan daha iyi bir şey olabilir mi? “Doğuştan kabiliyetli” diyorlar, denemeden ya da pek çalışmadan sınavları iyi notlarla geçiyorlar. Şimdi, her eğitmen, her psikolog veya yüksek yetenekli bir çocuğun ebeveyni bu düşüncelerin her zaman gerçekleşmediğini bilir.

İlk olarak, yüksek IQ’lu bir öğrencinin okul hayatının çoğu kısmında fark edilmemesi çok olasıdır. Muhtemelen iyi notlar alamaması, arkadaş edinmede iyi olmaması ve sınıfın son sıralarında sadece kendi dünyasında yaşayan, dikkat çekmeyen bir öğrenci olma olasılığı yüksektir.

mutsuz çocuk

Kontrol etmesi zor olan bir zeka

Fazla zeki olmak her zaman sınıfta birinci olmayı veya çok yönlü olmayı garanti etmez. Öncelikle, sıkılmak vardır. Yüksek yeteneklere sahip bir çocuk, çevresindeki şeylerle ilgilenmez ya da uyarılmaz ve sadece “bağlantısını koparır”. Okulda başarısızlığa neden olabilecek pasif bir tavır takınır.

Bazı durumlarda ise, fikirlerini ve başıboşluğunu nasıl kontrol edeceğini bilmeyenler vardır. Çocuk, bazen basit bir sınav sorusuna cevap verirken, başıboş olmaya, derin düşünmeye ve anlam çıkarmaya başlayabilir. Ve soruyu da asla cevaplamaz.

Aslında, kitapta “Mutlu olmak için fazla akıllı olmak (Too smart to be happy)kitabında bir çocuk, bir sorunu çözmek için arkadaşları sadece bir çözüm bulurken kendinin 25 tane bulduğunu anlatıyor. Bir sonuca varmak konusunda kendini yetersiz hissediyor.

  • Ağaçsı düşünme şekli. Aşırı zeki insanlar tarafından gerçekleştirilen bir akıl yürütme tipine ağaçsı düşünme denir. Bir uyarıcı alındığında, zihin pek çok durumda net birliktelikler olmadan, ardı ardına fikirler üretmeye başlar. Kişinin kontrol edemediği ya da organize edemeyeceği sonsuz “dallarla” dolu çok yoğun bir ağaç oluşturur.

Duygusal tufanlar

Göz önüne alınması gereken diğer bir husus ise aşırı duyarlılıktır. Aşırı zeki olmak, gerçeklik ve dünya açısından çok derin ve bilinci aşan bir vizyona sahip olmak demektir.

Bazen haberleri izlemek onları insanlığı anlayamama, öfke ve şüphe hissetme durumuna sokar.

Duygular onları yakalar. Çoğu insan tarafından fark edilmeyen olayların kendi üzerindeki etkisini kontrol edemez.

Yalanlar veya kandırma gibi şeyler kadar toplumsal eşitsizlik ve savaşlar onları alt eder. Zihinlerinde olan en yüksek ideallerden birçoğuna erişemeyeceklerini hissetmek çok zorlayıcı ve bunaltıcıdır.

dışarı bakan adam

Ayrıca, aşırı insanların soğuk olduğu fikrinin aksine, empati kapasiteleri çok fazladır. Bu nedenle, acı çekmemek için kendilerini soyutlamayı tercih edebilirler. Mesafeyi, kendilerini çok fazla dahil etmeyecek ve bir şekilde zarar görmeyecek şekilde ayarlarlar.

Duygusal dünyaları karmaşıktır, ancak aynı zamanda yaratıcılık ve ilhamla bu yoğunluğu yönlendirirler.

Aşırı zeki olmak mutluluğun erişilemez olması demek olmamalıdır

Bu noktada, aşırı zeki olmanın pratik olarak bir bozukluk olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak bu doğru değildir. Biraz daha derinlemesine inceleyelim.

Yetenekli bir çocuk okulda göze çarpmadan, anksiyete veya depresyon gibi problemlerin büyüyebileceği yerlerde, akademik ilgi duymaz ve kişisel izolasyon altında yaşar.

Öte yandan, Dünya Sağlık Örgütü aslında bize bir uyarı yapmaktadır: IQ’yu tek başına üstün yeteneğin bir “teşhisi” olarak kullanmamalıyız. Çünkü zeka duygulardan ayrılamaz, aşırı duyarlılık, hiperestezya, hiperemotivite, hiper-olgunluk, hiperstimülasyon, ağaçsı düşünce tarzından ve düşünce hızından ayrı tutulamaz…

Son derece akıllı olmak, duyguların ve düşüncelerin kaotik, derin ve çok yoğun olduğu çok özel bir köşede yaşamak anlamına gelebilir.

Dolayısıyla ebeveyn, eğitimci veya psikolog olarak bizim rolümüz, onların denge ve huzuru bulmalarını sağlamak için onlara uygun stratejiler sunmaktır. Potansiyellerine – ve mutluluğa ulaşmak için stratejiler.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.