Logo image
Logo image

Madison County'nin Köprüleri (Yasak İlişki)

2 dakika
Madison County'nin Köprüleri (Yasak İlişki)
Son Güncelleme: 01 Aralık, 2016

Eski hayaller güzel olanlardı; işe yaramadılar, ama onlara sahip olduğum için mutluyum.

“Sana ihtiyacım olmasını istemiyorum”
“Niçin?”
“Çünkü sana sahip olamam.”

Francesca Johnson bir çiftlikte kocası ve çocuklarıyla sakin bir hayat yaşamaktadır. Ailesi eyalet sergisine gittiğinde Francesca evde yalnız kalır. Bir gün umulmadık bir ziyaretçisi olur, eski köprülerin fotoğraflarını çekmek için Madison County’yi ziyaret eden National Geographic fotoğrafçısı Robert Kincaid.

Bir anda tutkulu bir şekilde aşık olurlar.

Bu Clint Eastwood (“Pale Rider,” “White Hunter Black Heart”) filmi hem aktör için hem de yönetmen için normların dışına çıkıştı. İzleyiciler onu “Dollars Üçlemesi”ndeki gibi (“A Fistful of Dollars,” “For a Few Dollars More,” ve “The Good, the Bad and the Ugly”) aksiyon rollerinde aktör ve yönetmen olarak ya da “High Plains Drifter,” “Bird,” ve “Unforgiven” gibi başyapıtlarda izlemeye alışmışlardı. Ama Eastwood 1995’te farklı bir tür denedi.

Tabancasının yerine bir buket çiçek ve bir gülümseme edinen Eastwood rolünün hakkını aynı derecede etkileyici Meryl Streep ile birlikte verdi.

Filmin konusu zamanın ötesinde: iyi bir eş ve iyi bir anne olan evli bir kadın, hayatından aşırı derecede sıkılmaktadır. Bir gün her şeyi sorgulamasına neden olacak olan çekici ve enteresan bir adamla tanışır. Kısa bir fantezi için eşine ihanet etmenin acısına değer mi?

Bazı anlarda kendimizi kontrolümüz dışında gelişen ve bizi gerçekten sınayacak olan olaylarla karşı karşıya buluruz. Bu hepimiz için geçerlidir. Bazen istemeden birinden etkileniriz; kişiliği, görünüşü ya da bir başka özelliği bizi çeker. Francesca’nın hikayesinde olduğu gibi, renkten ve heyecandan yoksun donuk bir hayatımız olsaydı, başka bir insanı can sıkıntımızdan kaçış olarak görebilirdik. Can sıkıntımız ve ona eşlik eden güvensizlik, bu çekici yabancının olmak istediğimiz veya sahip olmak istediğimiz her şey gibi görünmesini sağlayabilirdi.

O “diğer insan” ile, partnerimiz veya eşimizle olan ilişkimizin durumu, yoldan sapmamızı etkileyen faktörlerden biri olabilir. Kendimizi terk edilmiş veya yeterince değer görmemiş hissediyorsak, muhtemelen er ya da geç ilişkimizden kafamızı kaldırıp, hepimizin istediği o şeyi aramak için dışarıya bakacağız: fark edilmek ve değer verilmek.

Buna karşın, karımız veya kız arkadaşımız, kocamız veya erkek arkadaşımız, bize istediğimiz gibi davranıyor ve hak ettiğimiz değeri veriyorsa ve buna rağmen gözümüz dışarıdaysa, işte bunun nedeni egoist olmamızdır. Çünkü ne kadar iyisine sahip olursak olalım o sonsuz memnuniyetsizlik bizim doğamızda var.

Eğer bir insan aldatıyorsa, bu onu kötü biri yapar mı? Her zaman değil. Hepimiz farklı farklı tipte hatalar yaparız. Ancak bu hatalar sıkça tekrarlandıklarında probleme dönüşür. Partnerini sürekli aldatan ve ihanet eden kişiye sadece bir şey denebilir: yalancı ve hilekar.

Sonuçta kimse partnerinin sadakatsiz olmasını istemez. Peki o halde niçin bunca insan başkalarına kendilerine yapılmasından nefret edecekleri şekilde davranır? Belki de hepimiz, toplum olarak, riyakarlardan fazlası değiliz.