Logo image
Logo image

Hissettikleriniz Yüzünden Başkalarını Suçlamayın

2 dakika
Hissettikleriniz Yüzünden Başkalarını Suçlamayın
Son Güncelleme: 22 Şubat, 2017

Günlük konuşma biçimimiz, hislerimiz ve eylemlerimiz yüzünden başkalarını suçlama eğiliminde olduğumuzu gösteriyor. “Beni sinirlendiriyorsun!” ya da “Şu kişi beni kötü enerjiyle dolduruyor” gibi cümleleri çok sık duyuyoruz. Bunların ikisi de çok aptalca sözler oysa.

“Kendi fırtınalarını çıkarıp yağmur yağınca üzülen insanlar var.”

Sizin öfkenizin sorumlusu neden başkaları olsun? Onların kuklası, kölesi veya aracı mısınız? Başka insanlarla karşılaşınca duygusal dünyanızın kontrolünü neden kaybediyorsunuz?

Yetişkin bir insanı tanımlayan özelliklerden biri, kendi duyguları ve eylemlerinin sorumluluğunu alabilmesidir. 

Some figure

Sizden başka herkes bahaneden ibaret

Koşular ne kadar kısıtlayıcı olursa olsun, daima hareket edebileceğiniz bir özgürlük alanı mevcuttur. Biri kafanıza silah dayayıp istemediğiniz bir şeyi zorla yaptırmaya kalksa dahi teslim olup olmamak sizin elinizde.

Aşırıya kaçmaksızın günlük hayatımızda çeşitli olasılıklar arasında seçim yapmalıyız. Ve elbette, başkalarıyla ilişkilerimizde de farklı şekillerde hareket etme seçeneğine sahibiz.

“Tango için iki kişi gerek,” çok yerinde bir söz ve çok doğru. Bir saldırıyla karşılaştığımızda, bu durumun içine çekilme, onu göz ardı etme veya anlama seçenekleri elimizde.

Üzüntü, korku ve diğer bütün duygular konusunda da aynı şey yaşanır: her şey yalnızca size bağlıdır.

Başkaları bir şeyi yaptığı veya yapmadığı takdirde dengemizi bulacağımız, bir yalandan ibarettir. Başkaları değişirse, bizim de değişeceğimizi düşünmek yanlıştır. 

Gerçek şu ki bazen hissettiklerimizin sorumluluğunu almak istemeyiz. Başkaları, öz denetim eksikliğimiz veya benliğimizi taşımaktaki güçsüzlüğümüzü haklı çıkarmak için bir bahane halini alır.

İşte bu yüzden, yaşadıklarımız konusunda bu yanlış açıklamaları yaratırız: “Bu kadar pasif olmasaydı, daha fazla refah içinde olurdum. Biraz daha ilgili olsaydı, bu kadar üzgün olmazdım.” Bu tür şikayetler şu anlama gelir: “hissettiklerimin kontrolü ve yönetimi, başkalarının elinde.”

Bir ada gibi yalnız da olamayız…

Başkalarının, duygularımız üzerindeki etkisi yalnızca bir faktördür. Belli duyguları, ruh hallerini veya tavırları kolaylaştırabilir ya da engelleyebilirler. Fakat bazı durumlarda da bunları belirlerler.

Bilhassa bir kişinin varlığı sizi rahatsız ediyorsa ya da o kişiyle konuştuğunuzda üzülüyorsanız, ondan uzak durmalısınız. Fakat bu o kadar da kolay bir şey değil.

İnsanlar, çelişkilerle dolu. Yani birinin yanında öfkelenme eğiliminde olsanız bile o kişi hayatınız için özel bir dinamik yaratabilir veya çekici bulacağınız bazı güçlükler sunabilir.

Ayrıca iyi ve kötü ya da sağlıklı ve hasta kişiler diye grupların bulunduğu bir dünyada yaşamadığımızı anlamalıyız. Hepimiz biraz her şeyiz. Bazen başkalarınca eziyete uğramaktan zevk aldığımız durumlar olur, kimi zaman ise sürekli yakınıp şikayet ettiğimiz için katlanılmaz biri olup çıkarız.

Daima Dalai Lama gibi soğukkanlı davranabileceğimiz ya da yalnızca sağlam bir dengeye sahip insanlarla çevreleneceğimiz ideal bir dünya yok. 

Some figure

Yapabileceğiniz şey, hislerinizin başka insanlara bağlı olduğu düşüncesinden kurtulmaya çalışmak. Negatif duygularınız üzerinde çalışmak, sizin sorumluluğunuz değil gibi düşünmekten vazgeçmelisiniz.

Bu düşünceden kurtulmayı başarırsanız, her şeyin çok daha kolay hale geldiğini fark edeceksiniz. Ve çok geçmeden her şey evrilmeye başlayacak. Kendinizi daha iyi tanıyacaksınız ve bu güne dek üzülmenize değmeyen şeyler yüzünden kendinize işkence ettiğinizi göreceksiniz.

Böylece çelişkilerinize öncelik vermek için daha hazırlıklı olacaksınız. Gerçekten uğraşılmayı hak eden problemlere öncelik verecek ve sizi ilerlemekten alıkoyan bahaneleri geride bırakacaksınız.